İshak Güven GÜVELİOĞLU

Tarih: 30.11.2022 17:12

JAPONYADA KARADERELİ İKİ ŞEHİT

Facebook Twitter Linked-in

Osmanlı-Japon ilişkilerinin başlaması 1875 yılına kadar iner. O yıl Petersburg’da Japon sefir Yanagihara Sakimitsu ile Osmanlı elçisi Şakir Paşa arasında yapılan bir görüşme ile Osmanlı-Japon ilişkilerinin temeli atıldı. 1887’de dönemin Japon İmparatoru Meiji’nin amcası Prens Komatsu İstanbul’a gelmiş, böylece İstanbul’u ziyaret eden ilk Japon asilzadesi olmuştu. Prens’in İstanbul’da gördüğü yakın alâkaya teşekkür etmek üzere ertesi yıl Japon hükümeti tarafından sultana büyük Krizantem nişanının verilmesi kararlaştırılmıştı. Buna karşılık sultan da Japon imparatoruna bir nişan verecekti. Bu hediyeleri götürmek için Osmanlı donanmasından bir eğitim gemisinin Japonya’ya gönderilmesi kararlaştırıldı. Bu seyahate en uygun geminin de Ertuğrul olduğuna karar verildi.
14 Temmuz 1889 Pazar sabahı Tuğamiral Osman Bey’in komutasında İstanbul’dan hareket eden Ertuğrul 11 ay sonra 7 Haziran 1890 tarihinde Japonya’nın Yokohama Limanı’na ulaştı. İlk defa Japonya’ya gelen bu Osmanlı gemisi ve personeli çok iyi karşılandı. Şehir halkı Türk amiralinin saray arabası ile İmparatorun yanına gidişini sevgi gösterileriyle takip etti. İmparator Meiji, Türk amiralini ve heyetini görkemli bir şekilde karşıladı. Hediyeler alındı, hediyeler verildi.
Ertuğrul Fırkateyni, Japon sularında üç ay kaldı. Nihayet geri dönüş yolculuğu için hazırlıklar tamamlandı. Yola çıkılacağı gün Japon Deniz Kuvvetlerinin tayfun uyarısına rağmen, Ertuğrul Fırkateyni planlandığı gibi 15 Eylül 1890 tarihinde Yokohama Limanı’ndan ayrıldı. Kalkışta hava koşulları iyi geçti, ancak ertesi gün, akşam saatlerinde güçlenen rüzgâr nedeniyle gemi zorlukla ilerliyordu. Fırtına güçlenmeye devam ederken, su kazan dairesinde bulunan kömür depolarına sızdı. Dört gün boyunca mürettebat, yelkenleri yamayarak hasarı onarmaya çalıştı. Pompalar yetersiz olduğu için gemiyi en fazla tehlikeye sokan kömür depolarına dolan su sürekli olarak kovalarla boşaltılmaya çalışıldı. Bütün çabalarına rağmen, geminin parçalanması yakındı ve tek seçenek yakınlardaki bir limana sığınmaktı. Deniz suyunun dolması, makine dairesinde bulunan fırınlardan birini söndürdü. Yeterli itiş gücü olmamasından dolayı hareketsiz kalan gemi, rüzgâr ve dalgalarla Kuşimoto’nun doğu sahilindeki tehlikeli kayalara doğru sürüklenmeye başladı. Mürettebat, gemiyi kayaların önünde durdurmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Ertuğrul Firkateyni 18 Eylül 1890 gecesi Oşima adasının Kaşino köyü açıklarında Funakora kayalıklarına çarparak battı. Kaza üzerine bin bir türlü meşakkatle sahile çıkabilen 6’sı subay, 63’ü er dışında 527 kişi boğularak şehit oldu.
Yaralı ve bitap halde karaya çıkabilen bazı askerler dalgaların sesinden başka bir şeyin işitilmediği o fırtınalı gecede Kaşinozaki fenerine gelmişti. Japonca bilmeyen bu yabancıların kazaya uğrayan Osmanlı askeri gemisinin mürettebatı olduğu anlaşıldı. Hemen fenerden bir haberci Kaşino köyüne gönderildi. Sabaha kadar, köye ve fener bölgesine çıkmayı başaran kazazedelerin sayısı 69’u bulmuştu. Yaralılara ilk yardımı fener işçileri ve köylüler yaptı. Sabah olunca Oşima Belediye Başkanı Oki, kazanın meydana geldiği Kaşino köyüne ulaştı. Kazazedelerin civardaki uygun binalara yerleştirilerek tedavilerinin yapılmasını sağladı. Diğer taraftan, denizdeki cesetleri toplatmak için köylüler ve bizzat başkan, geceli gündüzlü büyük bir gayret göstererek 260 ceset topladı. Bu şehitler köyde yakın bir tepede defnedildi ve bir de anıt inşa edildi.
Ertuğrul Fırkateyni’nin trajik sonu Türk-Japon halklarını yakınlaştırdı. Yöre halkı, kazadan kurtulanlara büyük yardım ve yakınlık gösterdi. Şehit yakınları ve kazazedeler için yardım kampanyası düzenledi. Hayatta kalan 69 denizci, Japonya İmparatorunun talimatıyla Hiei ve Kongō isimli iki askeri gemi ile İstanbul’a gönderildi.
Vatanlarından binlerce kilometre uzaklarda şehit olan 527 kişi arasında 21 Rizeli vardı. Bunlardan birisi Dülgerli, diğeri Çayırlı köyünden olmak üzere ikisi Karadereliydi.
Dülgerli köyünden olan şahidimiz Kalpakoğlu ailesinden Hacı Hüseyin Ağa’nın oğlu Ali idi. Deniz Müzesi’nde bulunan Ertuğrul Gemisine ait bölümde kaydı bulunan Kalpakoğlu Ali’nin askeri sicil numarası 1887/3873’dür. Kazadan 18 sene sonra, 24 Şubat 1908’de şehit Ali’nin kardeşi Süleyman, Rize Şer’iye Mahkemesine müracaat ederek varislik belgesi çıkarmıştı. Buna göre şehitin varisleri kardeşi Süleyman’dan başka babası Hacı Hüseyin, anası Necibe, eşi Makbule ve oğlu Musa idi.
Japon karasularında şehit olan diğer Karadereli, Çayırlı köyünden Sandıkçıoğlu İsmail idi. Babasının adı Arif olup gemide onbaşı rütbesiyle bando mızıka takımında görevliydi. Sandıkçıoğlu İsmail’in Sicil numarası 1884/883’dür.


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —