9170,56%-0,08
39,10% 0,02
44,60% 0,97
4174,99% 1,02
6643,94% -0,16
Bir çay demliği düşünün. Altı usul usul yanar, üstü yavaşça demlenir. Kalkandere’de çay böyle yapılır. Aceleye gelmez; kıvama gelene kadar beklenir. Tıpkı zihinsel olarak güçlü insanlar gibi… İçten içe yanarlar belki, ama taşmazlar. Sabrederler. Olgunlaşırlar.
Otobüs rötar yapınca panikleyen değil, çay ocağında bir bardak daha isteyenlerdir onlar. “Neden böyle oldu?” diye yakınmak yerine, “Buradan sonra ne yapabilirim?” diye düşünürler.
Başkalarını memnun etmeye çalışmazlar. Çünkü bilirler: Herkesin çayı farklıdır. Kimi koyu sever, kimi açık; kimi şekerli, kimi şekersiz. Onlar kendi damak zevkine sadık kalır. Hayata da böyle yaklaşırlar.
Geçmişin kupasını sürekli yıkayıp durmazlar. Anılarına değer verirler, ama bugünü onlarla gölgelemezler. Yeni gün, taze demlenmiş bir çay gibidir onlar için. Her sabah yeniden hazırlanır, yeniden içilir.
Zorluklarla karşılaştıklarında pes etmezler. Demlik biraz geç ısınsa da altını kısmayı, sabırla beklemeyi bilirler. Çünkü güzel çay zamana ihtiyaç duyar. Güzel hayat da…
Bir Kalkandereli’nin sabrı, yıllardır süren tapu davasında da kendini gösterir. Dere yatağına kurulan evin “imar affı çıkar” umuduyla beklenmesi, ya da mevsimlik gurbetten dönen oğlun “bu yıl kesin burada kalacağım” demesiyle yeniden umutla sofraya bir tabak daha konmasıdır o sabır. Sular kesildiğinde çeşme başında sıraya girip “olsun, bekleyelim, nasılsa dolar” demesidir. Sabır, bazen sadece bir bardak çay değil, yılların sessiz duasıdır.
Kalabalığı severler, ama yalnız kalmaktan da korkmazlar. Bazen kendileriyle baş başa bir bardak çay içerler. Düşünürler. Derin bir nefes alırlar. “Tamam,” derler. “Bu da geçti.”
Ve belki en önemlisi: Hızla gelen şeylerin hızla geçeceğini bilirler. Çayı bile yudum yudum içerler. Sohbetle, keyifle, sindire sindire… Çünkü acele edilen çay damağı yakar. Hayat da öyle.
Zihinsel güç, bağırmakta değil; sabırla demlenmektedir. Kalkandere’de çay böyle pişer. İnsan da öyle olgunlaşır.