Bir çocuk yürümeye başlar. O ilk adım… Sanki hem annenin hem babanın yüreğinden kopan bir parçadır. Ayağa kalkmayı öğreten eller, zamanla yerini sadece uzaktan izleyen gözlere bırakır. Çocuk büyür, her adımda biraz daha uzaklaşır. Anne susar; baba da susar. Ama farklı dillerde… Biri içini tutar, diğeri dışını.
Evlat, anneyle başlar. Şefkatle sarar, sabırla büyütür onu. Annenin kalbi, evin sesidir; neşe olduğunda kahkaha, hüzün olduğunda dua olur. Çocuklar büyür; bir araya gelseler bile, bir annenin tek bir yorgun gününe yetemezler.
Baba ise evin sessiz köküdür. Adı sık anılmaz, sesi az çıkar ama varlığı her yerdedir. Kitabın alt satırında, duvarın taşıyıcı çizgisinde, sabahın erken saatinde… Baba; görünmezliğiyle öğretir. Edep, vefa, hayâ ve tevekkül… O anlatmaz, yaşar. Yaşayarak gösterir.
Babalar da ağlar. Ama yüksek sesle değil. Bir köşede, gecenin en sessiz yerinde… Ağladığını sadece içi bilir. Çünkü bir babanın gözyaşı gizlidir; bazen bir dua, bazen bir sükûttur. Açıktan ağlamaya başladıysa, hakikaten felaket vardır. Felaket-i azimedir. Anne gözyaşı şifadır, baba gözyaşıysa yürek depremidir. Görülmez, ama sarsar.
Kim bilir babaların yükünü?
Sabah işe giden, akşam “İyiyim” deyip yorgun tebessümle sofraya oturan babayı kim duyar?
Geceleri evlatlarının geleceği için sessizce düşünen, plan yapan, eksilen ama eksikliğini belli etmeyen babayı kim fark eder?
Bu yüzden dualarda şöyle deriz:
“Allah babaları da anneleri de ağlatmasın.”
Çünkü ikisinin gözyaşı da evin dengesini bozar.
Biri ocağı yakar, diğeri çatıyı tutar.
Unutmayın: Sessiz kalmak unutulmak değildir.
Çünkü suskunluk da bazen en güçlü kelimedir.
Başta babam Şükrü Mertayak ve kayınpederim İbrahim Tosun olmak üzere, Rahmet-i Rahmân’a irtihal eden tüm anne ve babalara Allah’tan rahmet diliyorum.
Allah, anne ve babaları ağlatmasın.
Aydın Mertayak
9403,01%0,57
39,38% 0,07
45,63% 0,23
4297,67% 0,32
6935,44% 0,02